Ömer
Tuğrul İnançer, bir röportajında “Evlenmeden hamile kalma or…luktır. Böyle
özgürlüğün olduğu dünyaya tükürürüm!” diye esip gürlemiş. Son birkaç yıldır
politikacılardan akademisyenlere, gazetecilerden çeşitli din alimlerine (!)
kadar muhafazakar kesimlerden gelen zevat, “günahkar” saydığı seküler kesime
karşı, elinde görülmez bir ahlak sopasıyla vurdukça vuruyor. Özellikle de
kadınlara… (Röportaj linki: http://www.sanalbasin.com/ulusal-gazeteler/haber/t24-gazetesi-omer-tugrul-inancer-evlenmeden-hamile-kalmak-orpuluktur-25830-7569173.html )
Sayın
amcamız, kimse başınıza evlenmeden hamile kalan ya da daha kapsamlı ifade ile
sizin "meşrebinize" uymayan kadınları alın (!) diye kakalamıyor.
Hoş... Gelenek ve din buyrukları ile hayatını yönlendiren kesiminiz erkekleri,
bu tip ahlaksız bayanlar (!) size seve seve gelseler asla "hayır"
demezsiniz, bunun da farkındayız. Ama bir yandan kadına "or...pu"
damgasını yapıştırırken, aynı hislerle aynı işi yapmanıza rağmen "erkeğiz
biz fıtratta var yahuu" (!) diyerek kendinize çapkın erkek / şampiyon
erkek madalyası takacak kadar da iki yüzlü bir kültürü götürürsünüz.
Geleneksel kültür ya da dinsel buyruklarla çerçevelediğiniz
"özel" hayatınızı, lütfen "evrensel tek gerçek" diye
herkese dayatmayınız. Siz ve yakın çevreniz bu çerçevede yaşamayı seçmiş
olabilir, sınırları bilmelisiniz, alanınız sadece siz ve sizin gibi yaşamayı
seçmişler olmalı. Birinin sınırının bittiği yerde ötekininki başlar, kabul
etmemekte direndiğiniz nokta bu. Hoş... Yakın çevrenizden, aile ya da
akrabalarınızdan, tanıdıklarınızdan birileri illa ki sizin kafada
olmayabiliyor, hayat bu... Tornadan mal çıkarmıyorsunuz, insan
yetiştiriyorsunuz. O kişiler sırf sizin baskıcı tutumunuzdan zoraki şekilde
sizin çevrenizde, çerçevenizde sıkışıp kalmaya devam ediyorlar. Çoğu da bu
hallerini kendilerine bile itiraf edemiyor, ayıp, yasak, günah korkusundan. Nasıl
zor bir psikolojik durum, biraz empati yapın. Zoraki dayatmalar sonucu bir
takım yaşanmamışlıkları hem kendilerinden, hem de özel hayatını kendi seçtiği
şekilde yaşayan, yani o çok eleştirdiğiniz "mezhebi meşrebi geniş"
(!) kesimden çıkartıyorlar. Hem fiziksel hem psikolojik saldırılarla... Ki
sizin de sürekli şekilde yaptığınız şey de psikolojik tacize giriyor. Elinde
görünmez ahlak sopası ile sürekli şekilde gezip duranlar öncelikle kendilerine
sormalılar "Acaba ben gerçekten kendi seçtiğim bir dinsel / geleneksel
muhafazakarlık içinde mi yaşıyorum?" diye... Çünkü bir yolu kalben, fikren
seçmiş kişi sadece kendi hayatına bakar, bu kadar çok başkalarına karışmaz,
aşağılamaya çalışmaz. Belli ki siz de içten içe kendi hayatınızdan sıkıldınız
ama değişimden korkuyorsunuz. Bunu başaramadığınız için de başarmışlara
sarıyorsunuz.
Bir yandan da sürekli mağdur psikolojisi ile geziyorsunuz. Oysa
ki din / gelenek şartlandırmaları ile kişilerin özel hayatını çerçevelemek,
sıkıştırmak, çeşitli din ve kültürlerce uygulanan, insanları bir
"sistem" altına almak için icat edilmiş, lakin sıklıkla elde patlamış, yaklaşık beş bin yıllık bir süreçtir ve gerçek mağdurlar da bu mengene içinde kalmak
istemeyen "marjinal, meşrebi geniş" (!) kişiler olmuştur. O çok
eleştirdiğiniz laiklik, sekülerlik, demokrasi, özel hayatın korunması,
gizliliği, 18 yaşından sonra insanların reşit olup kendi iradesi ile yaşaması
vs. gibi ilkeler bunun için geliştirilmiştir. Temel insan hakkıdır özel
hayat... Ama sürü psikolojisi gereği, çoğunluk sisteme entegre olmuş ve tabii
süreçte "güçlünün güçsüzü ezmesi" suretiyle kabak hep özgürlükçülerin
başında patlamıştır.
Başa dönersek, yetişkin, kendi iradesi ile evlilik dışı hamile
kalmış bir kadının ne olup olmadığı ile ilgileneceğinize, saldırıya uğramış,
tecavüzle hamile bırakılmış, kendi rızası olmadan evlendirilmiş, kaçırılıp bir
yerlere satılmış gerçek mağdur kadınlar için çalışın derim. Ya da aman bunlara
da hiç bulaşmayın, gölge etmeyin başka ihsan istemiyoruz.