24 Ekim 2016 Pazartesi

Kişisel gelişim maceram

Hayatım boyunca, insanlar ve olaylarla aramdaki ilişki şekilleri ve karşılaştığım durumlar, üç başlıkta toplanıyor:


1. Böyle ayakları yere basmayan, aşırı olumlu, dualar edelim, Evren'e pozitif enerji yayalım da güzel şeyler görelim, nasılsa daima hakkımızda hayırlı şeyler yaşayacağız, olayları akışına bırakalım da her şey süper gelişsin zihniyetinde, neredeyse aptallığa varan bir saflık... Secret'vari öğretilerin aklı ve sezgiyi devre dışı bırakan bir kafa güzelliğinde insanları ve olayları yorumlamalar...

Bu durumum ergenliğimi, ilk gençlik yıllarımı çokça kapsamıştır. Hatta neredeyse 30 yaşıma kadar da sürmüştür:) Bu dönemimde tamamen şans eseri karşılaştığım iyi durumlar ve insanları, daima bu tarz düşüncemin eseri sayarken, tabii ki yine şans eseri karşılaştığım tüm olumsuz şeylerde de adeta poposu üzerine hızla yere çakılan insan misali çeşitli şoklar yaşamış ve "Eee ama ben hep pozitif düşündüm, dualar falan ettim böyle mutlu mutlu gülümseyip gezdim, şimdi niye bu haller?" diye şaşkınlıklara uğramışımdır! Eee aklı ve sezgileri devre dışı bıraktığında böyle oluyor işte, Secret tarzı şeyler yapmakla dünya sana iyi yüzünü göstermiyor. Kısacası hayat, büyük sayı tutturmak niyetiyle zar atılan bir kumar değil...


2. Gayet arabesk, mutsuz ve hayata karşı isyankar, ahh bu insanlar pek fenadırlar, erkekler hep biz kadınları kullanır, şöyledir böyledirler, şöyle hareket edelim, böyle taktikler yapalım da insanların gözünde değerli olalım, insanlar bizi sevsin, ilgilensin, pek bi muhtacız ilgi, sevgi ve alakaya kafası... Daha ziyade insanların beni benimsemesi için bir takım taktikler ve kurallar uygulamak değil de, tam tersi istediğim şekilde özgür, "kendim gibi", dürüstçe davranıp ama içten içe de bundan korkmak "Yaa acaba taktiksiz, kuralsız yanlış mı yapıyorum, ya benimsenmezsem, ya sevilmezsem, ya terk edilirsem, ya ret edilirsem" kafası diyeyim, daha bi bana uyar. 30'larımın ortalarına kadar zaman zaman bu dönemlere girip çıktım diyeyim...

İşte bu ikinci maddeye giren ruh halim, içinde bulunduğum toplumun çok az bir kesimi hariç, neredeyse herkeste gördüğüm, gözlediğim ruh hali, yaşamayan kadınlar, erkekler, yaşamayan insanlar, zombiler topluluğu... Ne kendine dürüst, ne hayata ne de başka insanlara... Net değil, açık değil, korkuyor, açık davransa, dürüst olsa da korkuyor, olmasa da korkuyor. Hem herkesleri yargılıyor hem de yargılanmaktan korkuyor. Eline toplum tarafından verilmiş belli bir şablon var, ona göre davransın ki makbul insan, makbul kadın - erkek, ana baba, eş, sevgili vs. olsun. Çocukları ayrı tutarım, bilirsiniz çocukluk, hayatın en açık, net, dürüst dönemidir. Bu yüzden insanlar sıklıkla "Ahh çocukluğuma geri dönsem ya" diye hayıflanır.

Şimdi, yadsınamayacak bir gerçeklik vardır dostlar: Kimse kendisinin ilgisini, sevgisini ve onayını kazanmak için öz kişiliğinden, dürüstlüğünden ve özgür davranışlarından feragat edip kendisine neredeyse köle haline gelmiş insanlara saygı duymaz. Bu kişi karşıt cins sevgili, eş, partner olur, arkadaş olur, akraba olur, iş ilişkisi yaşadığı biri olur vs. Bir kişi egosunu okşayan, kendisinden sevgi ve ilgi koparmak için çaresizce üzerine düşen "makbul insan, makbul arkadaş, makbul kadın ya da erkek" sosyal rolüne bürünmüş kişiyi sevebilir, kendine iyi arkadaş, eş, dost yapabilir ama bu sevginin, ilginin ve ilişkinin süresi de bir yere kadardır. Temelinde saygı yok çünkü...

Etrafta bir sürü akrabalık, arkadaşlık ve kadın erkek ilişkisi var ve bi bakıyorsunuz görüntüde çok şık, çok güzel görünen şeyler "ek yerlerinden" tek tek koparak acı sona ulaşmış... Çünkü taraflardan en az birisi, muhtemelen yalnız kalma korkusu ile karşısındakinin gözünde kabul görmek için kendi öz karakterinden ve özgürlüğünden feragat etmiş, bilinçsizce "oynamış"... Ama dünyada sürekli oynayan bir tiyatro oyunu göremezsiniz, eninde sonunda biter. Toplumumuz yalnız kalmamak korkusu yüzünden bilinçsiz ve çaresizce makbul vatandaş çerçevesi içine girmeye çalışan kadın ve erkeklerle dolu. Ataerkil yapımız olduğundan kadınlar daha da çaresiz, bir de "Bacak arasındaki namusu muhafaza etme" (!) çabası içinde... Bir süreliğine elde edilen sevgi, ilgi ve mutluluk hissi, er ya da geç yerini yalnızlığa bırakıyor, dedim ya, sevgi, ilgi, arkadaşlık ya da "eş statüsü" (!) kazanmak için özgürlükten ve şahsiyetten vaz geçişler, önce kendine olan saygıyı bitiriyor, kişinin kendine olan saygısı bitince başkasının da ona saygı göstermesi imkansız hale geliyor.

En aptal kişi bile, karşısındakinin kendinden vaz geçişini, ilgi arayışı içinde taktik uygulayışını "hisseder, sezer"... Her oyunun sonu vardır. Kendinden her vaz geçişin kazandırdığı tüm şeyler, bir süre sonra faizi ile geri ödenir...
Evet, benim de makbul insan olma çabası içine girip kendimi kastığım ya da girmeyip, gayet rahat ve özgür davranıp ancak bu yaptıklarımdan korktuğum, yaptıklarımın arkasında duramadığım tüm zamanlarım, bir süreliğine iyi giden ama sonunda kaybedilen çeşitli ilişkiler ve iletişimlerle geçmiştir.


3. Hayata karşı ne aşırı iyimser ne de kötümser, tamamen nesnel baktığım, aklımı ve sezgilerimi olabildiğince kullandığım, kendime ve insanlara karşı dürüst, net, açık olduğum, öz kişiliğimi muhafaza ettiğim, -başkalarına doğrudan zarar vermeden- özgürce davrandığım ama yaptıklarımın sorumluluklarını aldığım, arkasında durduğum dönemim... Kendi değerimi, ederimi birtakım kadınların ya da erkeklerin, birilerinin cetveliyle ölçmediğim en özgüvenli halim... 30'larımın ikinci yarısından sonra bürünebildiğim durumum...

Evet, en iyi olduğum, mutluluklarımı daimi sürdürebildiğim zamanıma kavuştum diyebilirim ama harikalar da yaratmıyorum, süperwoman değilim. Ama çalışıyorum en azından... Gerek sevgililik, gerek arkadaşlık ve akrabalık vs. iletişimleri, ilişkileri açısından duygusal tatmini en iyi yaşayabildiğim dönemimin içindeyim. Bu ruh halimi geliştirip, hayat boyu sürmesi niyetindeyim.

Açık, net, "kendiniz gibi" olursanız, elbette birileri kaçacaktır ya da bi laflar edecektir hatta belki de kazıklamaya çalışacaktır ama zaten böylesine sığ, yobaz ve karakter bozukluğu olan kişilerle de hayat yoluna devam edemezsiniz değil mi? Net olmak turnusol kağıdı gibidir ak ve karayı çok çabuk belli eder, kalan sağlar daima sizinledir. Dürüst davranışla birilerine sanki "düşman gibi" görünseniz bile, "Tanrı, düşmanın bile şereflisini versin" anlayışından dolayı belki sevilmez ama saygı duyulursunuz.


Net bir kişilik insana zaman zaman kayıplar verdirebilir ama uzun vadede mutluluk kapılarını açar. Sosyal taktiksel roller ise her kısa vadeli kazancın sonunda kayıplara neden olur. Seçim sizin...