Hayatım boyunca, insanlar ve
olaylarla aramdaki ilişki şekilleri ve karşılaştığım durumlar, üç başlıkta
toplanıyor:
1. Böyle ayakları yere basmayan,
aşırı olumlu, dualar edelim, Evren'e pozitif enerji yayalım da güzel şeyler
görelim, nasılsa daima hakkımızda hayırlı şeyler yaşayacağız, olayları akışına
bırakalım da her şey süper gelişsin zihniyetinde, neredeyse aptallığa varan bir
saflık... Secret'vari öğretilerin aklı ve sezgiyi devre dışı bırakan bir kafa
güzelliğinde insanları ve olayları yorumlamalar...
Bu durumum ergenliğimi, ilk
gençlik yıllarımı çokça kapsamıştır. Hatta neredeyse 30 yaşıma kadar da
sürmüştür:) Bu dönemimde tamamen şans eseri karşılaştığım iyi durumlar ve
insanları, daima bu tarz düşüncemin eseri sayarken, tabii ki yine şans eseri
karşılaştığım tüm olumsuz şeylerde de adeta poposu üzerine hızla yere çakılan
insan misali çeşitli şoklar yaşamış ve "Eee ama ben hep pozitif düşündüm,
dualar falan ettim böyle mutlu mutlu gülümseyip gezdim, şimdi niye bu
haller?" diye şaşkınlıklara uğramışımdır! Eee aklı ve sezgileri devre dışı
bıraktığında böyle oluyor işte, Secret tarzı şeyler yapmakla dünya sana iyi
yüzünü göstermiyor. Kısacası hayat, büyük sayı tutturmak niyetiyle zar atılan
bir kumar değil...
2. Gayet arabesk, mutsuz ve hayata
karşı isyankar, ahh bu insanlar pek fenadırlar, erkekler hep biz kadınları
kullanır, şöyledir böyledirler, şöyle hareket edelim, böyle taktikler yapalım
da insanların gözünde değerli olalım, insanlar bizi sevsin, ilgilensin, pek bi
muhtacız ilgi, sevgi ve alakaya kafası... Daha ziyade insanların beni
benimsemesi için bir takım taktikler ve kurallar uygulamak değil de, tam tersi
istediğim şekilde özgür, "kendim gibi", dürüstçe davranıp ama içten
içe de bundan korkmak "Yaa acaba taktiksiz, kuralsız yanlış mı yapıyorum,
ya benimsenmezsem, ya sevilmezsem, ya terk edilirsem, ya ret edilirsem"
kafası diyeyim, daha bi bana uyar. 30'larımın ortalarına kadar zaman zaman bu
dönemlere girip çıktım diyeyim...
İşte bu ikinci maddeye giren ruh
halim, içinde bulunduğum toplumun çok az bir kesimi hariç, neredeyse herkeste
gördüğüm, gözlediğim ruh hali, yaşamayan kadınlar, erkekler, yaşamayan
insanlar, zombiler topluluğu... Ne kendine dürüst, ne hayata ne de başka
insanlara... Net değil, açık değil, korkuyor, açık davransa, dürüst olsa da
korkuyor, olmasa da korkuyor. Hem herkesleri yargılıyor hem de yargılanmaktan
korkuyor. Eline toplum tarafından verilmiş belli bir şablon var, ona göre
davransın ki makbul insan, makbul kadın - erkek, ana baba, eş, sevgili vs.
olsun. Çocukları ayrı tutarım, bilirsiniz çocukluk, hayatın en açık, net,
dürüst dönemidir. Bu yüzden insanlar sıklıkla "Ahh çocukluğuma geri dönsem
ya" diye hayıflanır.
Şimdi, yadsınamayacak bir
gerçeklik vardır dostlar: Kimse kendisinin ilgisini, sevgisini ve onayını
kazanmak için öz kişiliğinden, dürüstlüğünden ve özgür davranışlarından feragat
edip kendisine neredeyse köle haline gelmiş insanlara saygı duymaz. Bu kişi
karşıt cins sevgili, eş, partner olur, arkadaş olur, akraba olur, iş ilişkisi
yaşadığı biri olur vs. Bir kişi egosunu okşayan, kendisinden sevgi ve ilgi
koparmak için çaresizce üzerine düşen "makbul insan, makbul arkadaş,
makbul kadın ya da erkek" sosyal rolüne bürünmüş kişiyi sevebilir, kendine
iyi arkadaş, eş, dost yapabilir ama bu sevginin, ilginin ve ilişkinin süresi de
bir yere kadardır. Temelinde saygı yok çünkü...
Etrafta bir sürü akrabalık, arkadaşlık
ve kadın erkek ilişkisi var ve bi bakıyorsunuz görüntüde çok şık, çok güzel
görünen şeyler "ek yerlerinden" tek tek koparak acı sona ulaşmış...
Çünkü taraflardan en az birisi, muhtemelen yalnız kalma korkusu ile
karşısındakinin gözünde kabul görmek için kendi öz karakterinden ve
özgürlüğünden feragat etmiş, bilinçsizce "oynamış"... Ama dünyada
sürekli oynayan bir tiyatro oyunu göremezsiniz, eninde sonunda biter. Toplumumuz
yalnız kalmamak korkusu yüzünden bilinçsiz ve çaresizce makbul vatandaş
çerçevesi içine girmeye çalışan kadın ve erkeklerle dolu. Ataerkil yapımız
olduğundan kadınlar daha da çaresiz, bir de "Bacak arasındaki namusu
muhafaza etme" (!) çabası içinde... Bir süreliğine elde edilen sevgi, ilgi
ve mutluluk hissi, er ya da geç yerini yalnızlığa bırakıyor, dedim ya, sevgi,
ilgi, arkadaşlık ya da "eş statüsü" (!) kazanmak için özgürlükten ve
şahsiyetten vaz geçişler, önce kendine olan saygıyı bitiriyor, kişinin kendine
olan saygısı bitince başkasının da ona saygı göstermesi imkansız hale geliyor.
En aptal kişi bile,
karşısındakinin kendinden vaz geçişini, ilgi arayışı içinde taktik uygulayışını
"hisseder, sezer"... Her oyunun sonu vardır. Kendinden her vaz
geçişin kazandırdığı tüm şeyler, bir süre sonra faizi ile geri ödenir...
Evet, benim de makbul insan olma çabası
içine girip kendimi kastığım ya da girmeyip, gayet rahat ve özgür davranıp
ancak bu yaptıklarımdan korktuğum, yaptıklarımın arkasında duramadığım tüm zamanlarım,
bir süreliğine iyi giden ama sonunda kaybedilen çeşitli ilişkiler ve
iletişimlerle geçmiştir.
3. Hayata karşı ne aşırı iyimser
ne de kötümser, tamamen nesnel baktığım, aklımı ve sezgilerimi olabildiğince
kullandığım, kendime ve insanlara karşı dürüst, net, açık olduğum, öz
kişiliğimi muhafaza ettiğim, -başkalarına doğrudan zarar vermeden- özgürce
davrandığım ama yaptıklarımın sorumluluklarını aldığım, arkasında durduğum
dönemim... Kendi değerimi, ederimi birtakım kadınların ya da erkeklerin,
birilerinin cetveliyle ölçmediğim en özgüvenli halim... 30'larımın ikinci
yarısından sonra bürünebildiğim durumum...
Evet, en iyi olduğum,
mutluluklarımı daimi sürdürebildiğim zamanıma kavuştum diyebilirim ama
harikalar da yaratmıyorum, süperwoman değilim. Ama çalışıyorum en azından... Gerek
sevgililik, gerek arkadaşlık ve akrabalık vs. iletişimleri, ilişkileri
açısından duygusal tatmini en iyi yaşayabildiğim dönemimin içindeyim. Bu ruh
halimi geliştirip, hayat boyu sürmesi niyetindeyim.
Açık, net, "kendiniz
gibi" olursanız, elbette birileri kaçacaktır ya da bi laflar edecektir
hatta belki de kazıklamaya çalışacaktır ama zaten böylesine sığ, yobaz ve
karakter bozukluğu olan kişilerle de hayat yoluna devam edemezsiniz değil mi?
Net olmak turnusol kağıdı gibidir ak ve karayı çok çabuk belli eder, kalan
sağlar daima sizinledir. Dürüst davranışla birilerine sanki "düşman
gibi" görünseniz bile, "Tanrı, düşmanın bile şereflisini versin"
anlayışından dolayı belki sevilmez ama saygı duyulursunuz.
Net bir kişilik insana zaman
zaman kayıplar verdirebilir ama uzun vadede mutluluk kapılarını açar. Sosyal
taktiksel roller ise her kısa vadeli kazancın sonunda kayıplara neden olur.
Seçim sizin...