Yeni yıl dilekleri... Yaşadığımız
bu gerçeklikte hayatlarımız dilekler, pozitif enerji yollamalar ve dualarla iyi
durumlara gelebilseydi, zaten bambaşka bir
evrende olurduk. Yeryüzünde hemen herkes kendi meşrebince gönülden dilekler
diler, dualar eder, iyi niyet mesajları yollar. Tabii ki işin içinde yoğun
beklenti vardır. Ama bir kişinin isteği diğer bir kişinin istemediği şey de
olabilir ya da bir kitlenin isteği diğer kitlenin…
Siyasetten örnek verelim: Birileri “Her şey çok kötü, bu yıl A partisi
–ya da ideolojisi - gelsin, artık huzura erelim, B partisi ve ideolojisi
bitsin, bıktık artık.” şeklinde dileklere sahipken, diğerleri de “Aman bu yıl
da B partisi –ya da ideolojisi- olsun, her şey çok iyi, istikrar sürsün, diğerleri
kaos getirir” şeklinde dileğe sahiptir. Bu iki farklı kitle temelde “barış,
huzur, esenlik, iyilik, sağlık, varlık” vs. aynı şeyleri dilemelerine rağmen,
bunu birbirinden farklı iki ayrı parti –ya da ideolojiden- beklerler. Tabii ki sonuçta
birinden biri yönetimde olur. Herkesin gönülden dileği, duası tutsaydı, her
ikisi de olmalıydı ama bu da gerçekliğe aykırıdır, çelişkidir.
Ya da dileklerimiz hedefi belli,
spesifik şeylere yöneliktir. Mesela büyük bir şirketin önemli bir pozisyonu,
aşık olunan kişiyi tavlama ya da yüksek puanla girilen bir okul… O spesifik
şeyler de kendisine yönelen herkesi kabul edemez, ya biri olacaktır ya da
sınırlı sayıda birileri… E gönülden dualar ve dilekler tutsaydı herkes
istediğine kavuşmalıydı ama bu da çelişkidir.
Hayat dediğimiz şey maalesef ki
bitmeyen bir yarış… İnsanı yaşadığı çevrenin, dünyanın, uzayın şartları
sınırlıyor ve o çevrenin gücü, insanın tekil gücüne göre çok daha baskın. İnsan,
sahip olduğu etki gücünün oranına göre o sınırları birkaç yerinden delebiliyor
ve dileklerini, isteklerini gerçekleştirebiliyor, ötesi yok… Bu etki gücünü de
pek çok şey oluşturuyor: İçine doğduğu ailenin/toplumun gelişkinliği, sağlığı,
eğitimi, çalışma azmi, aileden gelen varlığı, kendi kazandığı maddi varlığı,
zekası, fiziksel özellikleri, karşıt cinsi etkileyiciliği, özgüveni, diğer
insanları etkileme ve ikna yeteneği vs… Bu bileşenlerden birini, birkaçını ya
da hepsini ne kadar artırabilirsen o kadar isteklerine yaklaşabiliyorsun ve zaten
toplumun “kısmet” dediği şey de odur. Kısmetten ötesinin olamaması, insanın
maksimum güç kapasitesinin ötesine geçememesidir. Kimilerinin güç sınırları
geniştir, genişletebilmiştir, kimilerininki daha dardır. Yapılamayan,
gerçekleştirilemeyen, içte ukde kalan birçok iyi, güzel şey olmasına rağmen
insanların ulaşamadığı tüm durumlara toptan “hayırsız” (!) deyip, mevcut
kaybetmiş durumuna “demek ki hayırlısı buymuş” demesi ise insanın psikolojik
savunma mekanizmasını işletmesinden başka bir şey değildir.
Yeni yılda “güç” sizinle olsun…